Sayfalar

3 Mayıs 2008 Cumartesi

Eyfel Kulesi, Paris

Ne Zaman Gittik? Mayıs 2008

Neler Okuduk? 19.yy'da Paris'te yapılan bir fuar için geçici olarak inşa edilen kule 300m yüksekliği ile o zamanlar dünyanın en yüksek binasıydı. Bir fabrika kulesini andıran yapının şehri çirkinleştirdiği gerekçesiyle birçok insan yıkılması için protestalar düzenledi. Yirminci yüzyılda telgraf binası olarak kullanılmaya başlamasıyla son anda yıkılmaktan kurtulan Eyfel'in telekomünikasyona hizmetin yanısıra Paris turizmine katkısı büyük. Birinci, ikinci ve çatı katı bölümlerinden oluşan kulenin en güzel manzaralarının 2.kattan izlenildiği söylenmekte.

Neler Gördük? Gün aydınlığında demir yığınını andıran görüntüsüyle bizi hayal kırıklığına uğratsa da gece ışıklarında gönlümüzü almasını bildi. Dikkatimizi çeken başka bir nokta ise uzun bilet kuyruklarıydı. Merdivenlerinden tırmanmayı seçmekle pişman olmadık. Harika şehir görüntüleri her adımda bizi etkiledi. Kuşların altımızda uçtuğu kuleye gün batımında tırmanmakla hem gündüzü hem geceyi çoook geniş bir alanda izleme fırsatını bulduk.

Gideceklere Öneriler: Şehri tanımak ve yönünüzü anlamak için ilk gidişte yapılması gereken bir gezi. Yol yorgunluğunuzu uzun kuyruklarda bekleyerek atarsınız. Çoğu Parisli bu kuyruklar yüzünden bir kez bile çıkamamış kuleye. Tam turist merkezi. Zenginseniz sırada bekleme zahmetine girmeden Jules Verne adlı restoranda yerinizi ayırtın; başlangıçlara 60, şaraba ve ana yemeklere 100'er euro vermeyi göze alın. Birinci ve ikinci katlarda daha makul fiyatlarda kafe ve restoranlar da bulunmakta merak etmeyin. Yukarıda en az bir saat geçirin, hatta gün batımında gidin; atmosferi bir başka oluyor.

Harita

20 Nisan 2008 Pazar

Hohensalzburg Fortress, Salzburg



Ne Zaman Gittik? Nisan 2008

Neler Okuduk? Hohensalzburg Fortress olarak bilinen 900 senelik kale Avrupa’nin en büyük (14 bin m²) ve en korunaklı istihkamlarından. Alman Imparatoru ile o zamanın Papa'sı arasındaki çekişmeler sürerken halkı ve din adamlarını koruma amacıyla inşa edilmiş. Roman duvarlarıyla çevrili olan yapıya, her yeni gelen Archbishop tarafından ilaveler yapılmış. Günümüzde Salzburg şehrinin önemli taşlarından biri olsa da mülk özel bir federasyona ait.

Neler Gördük? Yürüyerek gezebileceğiniz, Mozart’in Salzburg şehrinde başınızı biraz yukarı kaldırdığınızda her yerden görebileceğiniz kale, şehrin en güzel manzaralarını izleyebileceğiniz tek yer. Filmlerden hatırlayacağınız bembeyaz kuleleri biraz solmuş renkte olsa da heybetli. Audio Guide tur ile kalenin önemli odalarını, kukla ve işkence müzelerini gezerek o zamanların tarihi ve kültürünü öğrenebilirsiniz.

Gideceklere Öneriler: Kapitelplatz meydanından Festungsgasse’yi takip ederek kaleye 20 dakikada tırmanabileceğiniz gibi, yaklasik 200 sene once yapılmış funikulerle de yukarıya 1 dakikada ulaşabilirsiniz. Kukla müzesini mutlaka gezin. Şehrin fotoğraflarını çekmek için uygun bir ışık varken gidin. Yazın geç saatlere kadar açık olan kale duvarları içerisinde kafeler bulunmakta. Toplam geziniz 3 saati bulmayabilir, gideceğiniz zamanın kalabalığına bağlı olarak tabii.

18 Nisan 2008 Cuma

Salzburg, Avusturya



Ne Zaman Gittik? Nisan 2008

Neler Okuduk? Wolfgang Amadeus Mozart'ın doğduğu ve yaşadiği şehir, The Sound of Music (Neşeli Günler) müzikalinin ve filminin şehri, küçüklüğüne rağmen 3 üniversitesi bulunan Alpler’in eteğindeki Almanya sınırındaki Avusturya şehri 1997’den beri Unesco koruması altında. Salzburg’un anlamı Tuz Kalesi demek ve bu isim de 8.yy’da Salzach Nehri’ndeki tuz ticaretinden dolayi verilmiş. Şehirde Almanca konuşulmakta ve genç nüfüs, üniversitelerden dolayi, çoğunluğu oluşturmakta.

Neler Gördük? Masal şehir Salzburg’ta Mozart’in doğduğu ve yaşadığı evin dışında, dünyaca ünlü barok mimarisinin ağırlıklı olduğu Old City denilen bölgenin evleri ve katedrallerini, Mirabell bahçelerini, nehir kıyısını ve köprülerini, Hohensalzburg Kalesi'ni, Festival salonunu, merkezdeki tüm meydanlari, pazarları gördük şehri yürüyerek gezdiğimiz için. St Peter kilisesinin bir salonunda Mozart’in ünlü eserlerinden oluşan mükemmel bir piyano konseri dinledik. Gardan otobüse binip Parsch’a gidip, yürüme rotalarından birini seçerek dağlarda, çayırlarda temiz Avusturya havasına doyduk.

Gideceklere Öneriler: 2-3 günde rahatlıkla gezebileceginiz şehirde, en onemli yer Old City ve nehrin kenarları. Gar bölgesine ve kuzeyine gitmeye gerek yok. Residenz Meydanı'nda 35 çandan oluşup 40 farklı ses çıkaran ve her saat başı çalan Glockenspiel’i ve yerlilerin gittiği yerlerde Mozart'ı dinleyin. Kukla tiyatrosuna gidin ve Mozartqukel denilen yuvarlak çikolataları buraya mahsus, bir deneyin. Nehir kenarındaki eski otelin ünlü kekinden tadın ve tabii yerel bira için. Şaşırtıcı, ama etrafta orada yaşayan epey Türk olduğunu göreceksiniz.

18 Mart 2008 Salı

Coit Tower/Telegraph Hill, San Fransisko


Ne Zaman Gittik? Mart 2008

Neler Okuduk? 1853 yılında batıdaki ilk telgraf istasyonun kurulduğu tepe Mark Twain dahil birçok ünlü artist ve yazara ev sahipliği yapmış. Lillie Hitchcock Coit San Fransisko yangınlarında birçok tanıdığını kaybetmiş ve kendisini itfaiye işlerine adamış bir bayan ve ölümünden sonra çok sevdiği şehre kendisini hatırlatacak bir anı bırakmak istemiş. İtfaiye hortumunu andıran kule, şehri 360 derece kuşbakışı görmenizi sağlamakta ve giriş katındaki resimlerde 1930ların Kaliforniya'sı sergilenmekte.

Neler Gördük? Lombard'ın kıvrımlarından kendinizi aşağı bırakıp Coit Kule'ye tırmanmak, San Fransisko'nun tepelerini yaşamaya birebir. Dönerek çıktığımız açık alanda ücretsiz park yeri bulunmakta. Giriş katındaki resimler kulenin duvarları ve pencereleriyle bütünleşmiş. Asansörle çıkılan kuleden güzel fotoğraflar çekmenin yanı sıra şehrin genel yerleşimi, sokakları ve tepeleri harika görünmekte.

Gideceklere Öneriler: Giriş ücretinin 5$ civarında olduğu kule, olmazsa olmazlardan bir yer; fakat kulede camların ardından fotoğraf çekmek zorundasınız. Amerika'nın her yerinde olduğu gibi asansörü çalıştıran bayan bahşiş beklemekte. Kule akşam 5'te kapanıyor, fakat üzerinize ceketinizi, elinize kahvenizi alıp gece de tepeye tırmanıp şehrin ışıklarını izlemeniz önerilir.

7 Mart 2008 Cuma

Alcatraz, Kaliforniya


Ne Zaman Gittik? Mart 2008

Neler Okuduk? 1775 yılında İspanyol denizcilerin keşfinden sonra pelikanların adası olarak anılan karada, 1853'te ABD askeri güçleri tarafından istihkam kurulmuş. Sivil savaş esnasında adanın doğal özelliği gözönüne alınarak (dondurucu denizi ve dev akıntıları) mahkumların burada tutulması için kullanılmış. 1934'te işletme maliyetlerinin yüksek olması bakımından kapatılması gündeme gelmişken, Amerika'da başgösteren organize suç şebekelerinin artmasıyla, suçluların adaya gönderilmesine karar verilmiş. Tek kişilik hücrelerinde ağır şartlarda geçen 29 yılın ardından ekonomik sebeplerden dolayı hapishane kapatılmış. Birkaç sene adaya ne yapılacağına karar verilemediğinde San Fransisko çiçek çocuklar dönemi yaşamaktaydı. 1969'da bir grup Kızılderili adaya çıkarak bu mülkün kendilerinin olduğunu, okyanustan gelen her geminin öncelikle Kızılderililerin Ulusal Adası'nı göreceklerini öne sürdüler. Birkaç ay elektrik, su gibi önemli ihtiyaçlar olmadan yaşayan bu grup, askerlerin devreye girmesiyle adadan uzaklaştırıldı. Şimdilerde ise turistlerin akın akın koştuğu doğal koruma alanlarından biri.

Neler Gördük? Alcatraz'dan Kaçış adlı filmin gerçekten orada çekildiğini, yatağa konulan kuklanın hala yatakta yattığını, Alcatraz'dan kaçmanın mümkün olmayacağını, en iyi ve sınırsız hapishane yemeklerinin burada verildiğini, binlerce martıya ev sahipliği yaptığını, mahkumları en çok üzen şeyin rüzgarla San Fransisko'dan gelen kahkaha ve müzik sesleri olduğunu, gardiyanların aileleriyle birlikte adada yaşadığını ve çocuklarının her sabah tekneyle şehirdeki okullara gittiğini, adadaki güzel evlerin yangınlarla yok olduğunu, en güzel şehir ve Golden Gate Köprüsü resimlerinin bu adadan çekildiğini, garip bir ürperti ve acımayla birlikte cennettin ortasındaki cehennemi gördük.


Gideceklere Öneriler: Sadece "Blue & White" teknelerinin yaklaşık 30 dakikada bir seferleri var. Biletleri birkaç gün öncesinden almanız öneriliyor. Sabah, oğleden sonra ve gece turları var. Hava yazın dahi rüzgarlı olduğundan kat kat giyinmekte fayda var. Mutlaka audio sistemi alıp dinleyerek gezin. Adada yemek içmek kısıtlı olduğundan tok gelmenizde fayda var. Sigara içmek ada üzerinde kesinlikle yasak. En az yarım gün ayırabileceğiniz bu geziyi Pier 39'u gezerek tamamlamanızda fayda var kendinize gelmeniz açısından...


2 Mart 2008 Pazar

Golden Gate Köprüsü, San Fransisko



Ne zaman gittik?
Mart 2008

Neler Okuduk? Kuzey Kaliforniya'nın 600 millik doğu duvarında bir açıklık olan bu boğazın, bir köprü yapımına elverişli olmadığı düşünülürmüş. 1930'lu yıllarda halen boğazın iki yakasındaki taşıt trafiğini yüklenmeye çalışan feribotlar yetmemeye başlayınca Chicago'lu Joseph Strauss ve San Fransisko'lu asistanı Irving Morrow yeni bir köprü için kollarını sıvamış. Köprünün yapımı 1933'den 1937'ye kadar 52 ay sürmüş. 1280 metrelik uzunluğuyla bir zamaların en uzun asma köprüsü olan Golden Gate köprüsü, bugün bu sıralamada 9. sırada. Köprünün güney kulesi, güney sahillerinin dokusunun korunması uğruna boğazın derinliğinin en yüksek olduğu noktasına inşa edilmiş. Köprü saatte 150 kilometre hızındaki rüzgarlara dayanıklı olacak bir şekilde tasarlanmış ve taşıyıcı arkında 10 metreye varan genliklerde salınım yapabiliyor.

Neler Gördük? San Fransisko'nun neresinde olursanız olun, yönünüzü bir tepeye çevirdiğiniz zaman bu köprünün kulelerini görebilirsiniz. Turuncu rengi onu diğer köprülerden ayıran belli başlı özelliklerinden birisi. Bunun yanısıra, bu köprü Pasifik Okyanusu'nun arka fonu oluşturduğu muhteşem bir tablonun da ana nesnesi. Köprünün batı tarafı tamamen bisiklet kullanımına kapatılmış. Doğu kanadında ise yürüş yapmak ve Körfez'in bu en can alıcı noktasından San Fransisko'yu ve adaları seyretmek mümkün.

Gideceklere Öneriler: Köprü'nün tadını en çok yaya ya da bisiklet üstünde çıkarabilirsiniz. Bu şekilde köprüye giriş tamamen serbest ve ücretsiz. Bisikletle gezmek isterseniz, çok yakındaki Fishermen's Wharf'ta hizmet veren sayısız bisiklet turizmi firmalarından kiralayabilirsiniz. Bu şekilde köprüye ve şirin kuzey sahili kasabalarını içine alan bir gezi yapabilirsiniz. Gezi sonunda feribotla tekrar Fishermen's Wharf'a dönmek mümkün. Köprü'ye elbette taşıtla da ulaşabilirsiniz. Köprüye girmeden hemen önce ve, köprüyü geçtikten hemen sonra yerleştirilmiş seyir noktalarından şehri ve köprüyü izleyebilirsiniz. Ancak dönüşte kuzeyden güneye geçişteki 5 Dolar'lık geçiş ücretini de hesaba katmayı unutmayın :).

Harita

30 Aralık 2007 Pazar

Elhamra Sarayı, Granada, İspanya



Ne Zaman Gittik? Aralık 2007

Neler Okuduk? İspanya'nın en yüksek dağı Sierra Nevada eteklerindeki, nar anlamına gelen Granada şehri deyince akla ilk gelen Alhambra (Elhamra Sarayı) olsa gerek. Emir'in sarayı Nasrid Palace, Generalife (bahçeler) ve Emir'in yazlığı ile Alcazaba (kale ve kuleler) bölümlerinden oluşmakta olan ve 9.yy'dan kalan tarihi şehir Unesco koruması altında olup günde 6000 ziyaretçiyi ağırlamakta. Avrupa'nın en mükemmel Müslüman binası kabul edilen Nasrid Sarayı birbirinden çekici odaları ve bahçeleri, alçı ve oyma duvarları, müthiş yer döşemeleri ve birer sanat eseri olan tahta tavanları ile Alhambra'nın mücevheridir.

Neler Gördük? Şehrin en eski caddesi Medina, kitapçılara, kafelere, hediyelik eşya dükkanlarına ve hatta iki otele de ev sahipliği yapmakta surlarla çevrili tarihi şehirde. Suya dikkat! Bahçedeki havuzlar ve su yolları sayesinde su, sanat eseri haline gelmiş ve su sesi gezimizin havasını değiştirdi. Generalife, mimarın bahçesi demekmiş ve göreceksiniz ki her ağaç, her bitki ile tek tek ilgilenilmiş. Carlos V'in yaptırdığı saray şehrin genel mimarisine pek yakışmasa da oldukça ihtişamlı. Normalde müze saray gezmeyi sevmeyenler bile zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacaklardır. Çok huzur dolu bir gezi oldu ve son çıkan bizdik saraydan. Albayzın'ın fotoğraflarını çekmek için Alcazaba mükemmel bir yer.

Gideceklere Öneriler: Sabah, öğleden sonra ve akşam seansları yaklaşık 6000 kişilik bir topluluğa paylaştırılmakta olduğundan biletlerinizi gitmeden birkaç hafta önce internetten almanızı öneririz. Gittiğimizde saatlerce kuyrukta bekleyebilirsiniz. Nasrid Sarayı'na giriş bileti özel ve üzerindeki saati kaçırmaniz halinde biletiniz yanabilir. Dikkat edin! Kısıtlı bir zaman ayırmayın, doyasıya keyifle gezeceğiniz bir yer. Kışın giderseniz binalar taş olduğu için epey soğuk. Giriş kapısına arabanızla, şehir merkezinden yürüyerek (nehir kenarında, ağaçlar arasında ve yokuş bir yol) veya yerel otobüslerle 1 Euro'ya gidebilirsiniz.
Bilet almak için: http://granadainfo.com/ticketsalhambra.htm



Posted by Picasa

28 Aralık 2007 Cuma

Puente Nuevo, Ronda, İspanya




Ne Zaman Gittik?
Aralık 2007

Neler Okuduk? Asıl görevi eski (bir zamanlar müslüman) olan mahalle ile yeni mahalleyi birbirine bağlamak olduğu kadar, Costa del Sol ve Sevilla'dan kalkan onlarca turist otobusüne de ana durak noktalarından biri olmuş. İki mahalleyi birbirinden ayıran 100 metre derinliğindeki El Tajo (El Taho) vadisi, köprünün görkemine bir ürperti ekliyor. Bir söylentiye göre köprünün mimarı olan Martin de Aldehuela da yapım sırasında El Tajo'ya düşerek can veren 50 kişi arasında. Bu muazzam köprü, Ronda'nın, yapımı 40 yıl sürdükten sonra 1793'te tamamlanmış ve kendisinden önceki iki köprüsü olan "Puento Viejo" ve "Moorish" (müslüman) köprülerin gölgede bırakıyor. Köprünün geniş gövdesi, bir zamanlar hapishane, sonraları ise restoran olarak kullanılmış olsa da, şimdi müze görevi görüyor. Hristiyan güçlerin "Reconquest" döneminde Ronda'yı müslümanlardan alması üzerine Ronda, etrafını saran doğal korunaklarından ötürü, çok sayıda tüccarın ana uğrak yeri olmuş. Ancak bir zamanlar müslümanların yaşadığı eski mahalle akın halide gelen tüccarlara dar gelince, yeni bir vergi kanunu patlak vermiş. Bu nedenle bir çok tüccar kendini El Tajo'nun diğer sırtlarında çadır kasabalara atmış. Bu iki bölgeyi birleştiren ilk iki köprü ise 18. yy'da yerini Puente Nuevo'ya bırakmış. Köprü yaklaşık olarak 91 metre yüksekliğinde.

Neler Gördük? El Tajo vadisi, kenarında durduğumuz zaman nefesimizi alan uçurumları ve bize sunduğu enfes doğa manzaralarıyla bir tabiat şaheseri. Puento Nuevo ise bizce insanın tabiat koşullarına başkaldırışının bir başka örneği. Üzerinde yürürken altında kalan uçurumun kovuklarına girip çıkan güvercinlere yukarıdan bakabiliyorduk. Vadinin derinleştikçe karanlıklaşan boşluğuna uzanan geniş sütunlarıyla bu köprü, Ronda'nın çocukluğumuzdan bu yana zihnimizde yer etmiş peri masallarındaki şehir görünümü bütünlüyordu.

Gideceklere Öneriler: Köprü Ronda'nın hareketli bir meydanının hemen ucunda, bu nedenle kalabalık olmasını bekleyebilirsiniz. En güzel görüntüleri yakalamak için size akşam üstü, köprünün sarı taşlarının akşam güneşiyle kıpkızıla boyandığı saatleri öneririz. Köprünün üstünde durup aşağıyı ve nefes kesen manzaraları seyredin. Köprünün batı tarafında yer alan ve uçurumu sıyırarak döne döne vadinin tabanına inen merdivenleri takip edin. Bunu yaparken köprüyğ değişik açılardan görebilirsiniz. Bu yol sizi aynı zamanda Puento Viaje ve Moorish köprülerine götürecektir.


Harita

26 Aralık 2007 Çarşamba

Malaga, İspanya



Ne Zaman Gittik? Aralık 2007

Neler Okuduk? 1487 yılında Hristiyanlar tarafınden ele geçirilene dek Granada Emirliği'nin en önemli ticaret limanı sayılan Malaga günümüzde popüler tatil yeri olmasıyla, şaraplarıyla ve Costa Del Sol'un merkezi olmasıyla bilinmekte. Alcazaba, Castillo de Gibralfaro ve Picasso'nun doğduğu ev Casa Natal de Picasso görülmesi gereken başlıca yerler. İlk olarak 8.yy'da Cordoba emiri tarafından inşa edilen Castillo de Gibralfaro kayaların deniz feneri anlamına gelmekte ve bu kaleden şehri kuşbakışı izlemek tavsiye edilmekte.

Neler Gördük? Tipik Akdeniz şehri olmasıyla birlikte bir Endülüsya bölgesi olarak da birçok tarihi anıta ve saraya ev sahipliği yapan şehir eğlence, alışveriş ve tatili bir arada geçirmek isteyenler için mükemmel bir yer. Castillo de Gibralfaro'nın surlarından şehre bakmak çok keyifli; ama tırmanmak için epey bir yol katettik. Aralık ayında bile begonvilleri ve 20 derece havası yolu İspanya'ya kışın gidenlere bile baharı tattırmakta. Malaga büyük limanı, mavi denizi, katedralleri, boğa arenası ve bakımlı tarihi kalesiyle gezmeye gelenleri bekliyor.

Gideceklere Öneriler: 2016 yılında Avrupa kültür başkenti olacak şehir, pahalanıp daha da ünlü olmadan gezin. Katedral bahçesi yanındaki El Jardin turistlerden çok yerli halkın bulunduğu, taze deniz ürünleri yemek için ideal yerlerden biri. Alışveriş yapmak için sabah erken saatleri veya öğleden sonrasını tercih edin. Zira 2-5 arası kışın bile siesta dolayısıyla çoğu yer kapalı. Castillo de Gibralfaro ve Alcazaba'ya giriş ücretsiz; ama kapanış saatlerini gitmeden kontrol edin. Mevsime göre değişiyor. Picasso'nun evini de ziyaret etmeyi unutmayın.



Posted by Picasa

22 Aralık 2007 Cumartesi

Puerta Del Sol, Madrid



Ne Zaman Gittik? Aralık 2007

Neler Okuduk? Madridliler'in buluşma noktası, aynı zamanda ülkenin tüm karayollarının da sıfırıncı kilometresi. Madrid'in eski sloganı nehirler üzerine kurulmuş 7 tepeli şehir, fakat zamanla nehirlerin üzeri kapatılmış ve zamanla resimdeki ayı ve çilek ağacı şehrin simgesi olmuş. Kraliyet Sarayı (Palacio Real) İtalyan mimarlar tarafından tamamlamış, 2800 odasıyla muhteşem bir zenginliği sergilemekte; fakat sadece 60 odası halka açık. Girişteki eczacılık ve tıpta kullanılan tüm ilaçların kavanozlarının bulunduğu bölüm (Farmacia Real) mutlaka görülmelilerden.

Neler Gördük? Puerta Del Sol günün her saati İspanyollarla dolu bir meydan. Ara sokaklara dalmak için harika bir merkez. Calle Mayor'un ara sokaklardan birinde bulduğumuz tarihi çikolatacı yerel insanların bildiği bizim turşucu - tatlıcı gibi bir yer. Mermer tezgahlara dayanıp ayakta çikolata içip ve kızartılmış hamurişi yemek için tıklım tıklım dolu bir yer. Kraliyet Sarayı'nın her odası birbirinden güzel. Tavanından tabanına dikkatle incelenmesi ve Madrid'te mutlaka görülmesi gereken bir yer. Fotoğraf ve kamera çekimi malesef yasak.

Gideceklere Öneriler: Yürüme mesafesindeki Prado Müzesi resim sevenler için dünyada görülmesi gereken yerlerden biri. Kafelerinde kapuçino(tarçınlı) ve sütlü kahve(cafe con leche) içmeden dönmeyin. Menüler genelde İspanyolca, ufak bir sözlük edinin, özellikle ne yediğinizi bilmek istiyorsanız. Atocha tren istasyonu botanik bahçesine sahip tek istasyon. En azından bir Toledo gezisi yaparak orayı da görebilirsiniz. İspanya'nın diğer şehirlerine göre sokakları biraz pis, ama daha ucuz bir şehir. Alışveriş için siesta saatlerine dikkat, sokakta kimseye rastgelmeyebilirsiniz :)

5 Eylül 2007 Çarşamba

Poole, Dorset


Ne Zaman Gittik? Ağustos 2007


Neler Okuduk? Avrupa’nın en büyük doğal limanı olarak kabul edilen Poole Harbour, İngiltere kıyılarında haftasonu geçirmek isteyenler için ideal yerlerden biri. İnce kumları ve dünyanın 4. derecede pahalı evleriyle ünlü Sandbanks plajı, limandaki irili ufaklı adaları (Brownsea) gezmek için Poole Rıhtımı’ndan kalkan rengarenk motorları, inanılmayacak derecede sığ ve serin denizi, sürekli bir atraksiyonun olduğu parkı, Fransa sahiline günübirlik gezi yapan feribotları, mavi bayraklı sahilleri (gerçi biz Ege Denizi’nden sonra hiçbir denizi beğenmezlerdeniz), sayamayacağımız kadar çok bot, tekne ve yelkenlileri görülecekler arasında olan turistik yer aynı zamanda J.R.R. Tolkien’in köyü olarak da bilinmekte.


Neler Gördük? Girişte trenle Poole’un ortasından geçerken bir yanda denizi diğer yanda Poole parkının gölünü görmek ve indiğimizde hissettiğimiz Akdeniz’de bir sahil kasabası havası tatil için doğru yerdeyiz imajı yarattı daha ilk dakikada. Kendimizi plaja atma isteği ile Bed&Breakfast’ımızdan koşarcasına ayrıldık; ancak merkezden Sandbanks’a gidiş ve dönüş toplu taşıma araçlarıyla biraz zor ve uzun; ama uçsuz bucaksız ve kalabalık plajı güneşlenmek isteyenler için biçilmiç kaftan. Akşamüzeri rıhtımdaki rüzgarı içinizi üşütüp sersemletecek cinsten; fakat hava karardıktan sonra kesiliyor ve çılgın bir gece hayatı başlıyor Poole Quey’de. Canlı müzik dinlemek isteyenler barları doldurmuş, insanlar sokaklara taşmıştı gecenin ilerleyen vaktinde. Gündüzleri yakın adalara motor gezisi ve adalardaki doğal hayat neden çadır getirmedik ki dedirtecek.


Gideceklere Öneriler: Londra’dan ulaşım çok rahat; fakat kalacak yer ayarlamadan gitmemeyi unutmayın. Yer bulmak tatil döneminde oldukça zor. Yaz boyunca çeşitli gösterilere, yarışmalara, konserlere ev sahibi olmakta Poole. Gitmeden önce size uygun bir aktivite de ayarlayabilirsiniz. Sahilde Poole’un en eski barı(pub) olarak bilinen yeşil bina (The Poole Arms), ki hemen dikkatiniz çekecektir, 1600’lerden kalma. Aile restoranı olarak çalışıyor ve harika balık yemekleri ve balık çorbası yapıyor. Yemeden dönmeyin.


Harita

5 Ağustos 2007 Pazar

Ören, Balıkesir



Ne Zaman Gittik? Her yaz, yazı ve fotoğraf Haziran 2007

Neler Okuduk? Ören yeri olması nedeniyle bu ismi alsa da tarih boyunca sürekli savaşlardan nasibini aldığı için hemen hemen hiç bir tarihi eser kalmamış olan bu belde, uzun ve geniş plajı, tek veya iki katlı evleri, yaz sıcağının bunaltmasına izin vermeyen rüzgarı, sahile inen yamaç gazinoları ve elbette zeytini, zeytinyağı ile dikkat çekmekte. 150 yıldan yaşlı palamut meşesi ağaçları koruma altındadır.


Neler Gördük? Planlı kuruluş ve yapılaşması ile Türkiye’nin en güzel tatil yöresidir diyebiliriz. Çevredeki turistik bölgelere Ayvalık, İskele, Burhaniye, Akçay, Altınoluk, Edremit gibi, kolay ulaşımı sayesinde etrafı gezmek isteyenlere imkan sağlamakta. Toplu taşıma ile kolayca gezebilirsiniz. Kum plajı ve serin denizi tatilciler için biçilmiç kaftan. Gazinolarında güneş batımı soğuk birşeyler içip çerez atıştırmak olmazsa olmaz, ama geceleri genelde düğün dernekçilerden fırsat kalmazdı eskiden.


Gideceklere Öneriler: Gündüz ne kadar sıcak olursa olsun akşamların serin olacağını aklınızda tutup öyle dışarıya çıkın. Huzur ve sessiz bir tatil geçirmek için harika bir yer, ama eğlence ve gece hayatı isterseniz Ayvalık’a yönünüzü çevirmeniz gerekebilir. Plajda terliksiz gezmeyin kumu sıcak, yanarsınız. Denizi de soğuk, yüzmek cesaret ister. Burhaniye’den zeytin ve ürünlerini almadan dönmeyin.

Harita

5 Temmuz 2007 Perşembe

Bodrum, Muğla



Ne Zaman Gittik? Her yaz, yazı ve fotoğraf Haziran 2007


Neler Okuduk? Bodrum’u bilmeyen yoktur deyip geçsek olmaz. ünlü tarihçi Herodot’un doğduğu, Karya kralı tarafından verilmiş eski ismiyle Halikarnas Türkiye’nin ve dünyanın belli başlı tatil ve eğlence merkezlerinden biridir. Rodos Şövalyeleri’nin 1408′de inşa ettiği Bodrum Kalesi hala ayaktadır ve Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’ne ev sahipliği yapmaktadır. Dünya’nın 7 harikasından biri olan Artemis Tapınağı Bodrum’dadır diyebilmeyi isterdik; ama sadece tapınağın yeri oradadır. Tapınak ise dimdik olarak Londra’da Britanya Müzesi’nde sergilenmektedir.


Neler Gördük? İlk günümüzü havanın yağışlı olması nedeniyle Bodrum barlar sokağı ve kale çevresinde geçirdik. Henüz okullar kapanmadığından dolayı oldukça loş, boş ve dolayısıyla daha güzel bir Bodrum’un tadını çıkardık. Tekne turuyla birbirinden güzel koylarında denize girip ne şanslı bir coğrafyada doğduğumuzu düşündük. Kargı, Ortakent, Yahşi, Bitez, Akvaryum, Akyarlar yüzmeden olmaz diyeceğimiz tertemiz sularıyla aklımızı aldı. Bir de Bodrum Sualtı Müzesi su altında değilmiş, yanlış anlaşılmasın.


Gideceklere Öneriler: Ayvalık tostundan Antep kebabına herşeyi bulabileceğiniz çarşıda Bodrum’lu olsanız bile kazıklanma ihtimaliniz var. Birkaç yere fiyat sormadan alışveriş yapmayın. Koylarda nefis gözleme yeyin. Akşam güneşi denize batmasa da, deniz kenarında olun. Bodrum sandeletçisinde aklınız kalmasın, alın. Gece hayatı gençlerinin buluşma noktası Körfez yerini geçen sene açılmış olan Kule’ye kaptırıyor gibi geldi bize. Bodrum Bodrum…

7 Haziran 2007 Perşembe

Arundel Kalesi, West Sussex


Ne Zaman Gittik? Haziran 2007

Neler Okuduk? 1000 yıllık geçmişe sahip olan Kale'nin asıl sahipleri Norfolk Dükü ve ailesidir. Sivil savaş yıllarında harabeye dönen büyük bir kısmı, 1817 yılında orjinaline sadık kalınarak baştan inşa edilmeye başlanmış ve 1900 başında tamamlanarak elektrikli ve merkezi ısıtmalı ilk yapı olarak tarihte yerini almış. Kraliçe Victoria ve ailesinin üç günlük ziyereti için 2 sene öncesinden odaların baştan yaratılmış olması ise Arundel'in dedikodusu. Kale sınırları içinde Fitzalan Şapeli de düklerin ve ailelerinin mezarlığı olarak kullanılmakta.

Neler Gördük? Arun nehri kenarından başlayan ve çok geniş alana yayılan bahçelerin tümünü göremedik; ama kalenin zindanlarını, nakış ve resim odalarını, sivil savaş yıllarının canlandırıldığı gözetleme odalarını, muhteşem kütüphanesini, kraliçenin kaldığı yatak odasını, kıymetli hediyelerini ve antikalarını, kulelere çıkan daracık merdivenleri gördük. Nasıl geçiyorlarmış o dar koridor ve merdivenlerden inanılmaz birşey? Kalede şimdiye kadar yaşamış herkesin portresi vardı ve şu anki nesillerinin, torunlarının günümüz şartlarında fotoğraflarını görmek garip geldi. İngiltere'de krallık ve bağlı soyluluklar da hala devam etmekte.

Gideceklere Öneriler: Ne kadar erken giderseniz o kadar iyi. Arundel küçük bir kasaba, kalınacak yer olarak bakmayın. Nehir kıyısında yürüyüş yapabilir, gölde kayıkla gezebilirsiniz. Haftasonları Kale bahçesinde çeşitli aktiviteler de yer alıyor. Bize yırtıcı kuşlar denk geldi; akbabadan, kartala, atmacadan şahine başımızın üzerinden uçmayan kuş kalmadı.



18 Mayıs 2007 Cuma

Matematik Köprüsü ve The Backs, Cambridge





Ne Zaman Gittik? Mayıs 2007


Neler Okuduk? Cambridge yerleşkesinin Queen Koleji arka bahçesinden kıvrılarak geçen Cam Nehri üzerinde ünlü Matematik Köprüsü bulunmaktadır. Mite göre, Isaac Newton tarafından dizayn edilen köprüde kesinlikle tahtaları birleştirmek için birşey kullanılmadığıdır. Ne çivi, ne vida, ne de civata. 1749'dan kalma köprünün söküldükten sonra nasıl biraraya getirileceğini öğrenciler ve akademik çalışanlar ne yazık ki çözememişler. The Backs, kolejlerin arkasından uzanan nehrin etrafındaki yeşil alan. Punting Cambridge'in olmazsa olmazlarından. Özel sandallarla yapılan geziler için bazen çok öncesinden randevu almanız gerekebilir.

Neler Gördük? Köprünün fotoğrafını en iyi Silver Caddesi'nden çekebilirsiniz. Bu caddeden, aynı zamanda punting için rehber eşliğinde sandal kiralayabilir, isterseniz kendiniz de kullanabilirsiniz. Aman dikkat, biraz kol gücü gerekiyor. Piknik için The Backs muhteşem bir yer. Şampanya ve çilek eşliğinde gezi yapanlar inanılmayacak kadar çok. King's Kolej'in en güzel fotoğraf karelerini de The Backs'tan yakalayabilirsiniz. Bisikletli dilenciler görürseniz de şaşırmayın.

Gideceklere Öneriler: Bahar ve yaz aylarında giderseniz puntingten düşseniz bile zevk alabilirsiniz. Kolay kolay düşülmeyecek tipteler meraklanmayın. Saati 12 pound olmakla birlikte, bir de sandalı alıp kaçarsanız diye depozit alıyorlar. Kendize ve kolunuza güveniyorsanız Grantchester'e kadar yol alabilirsiniz. Kolejleri gezmek 1-2 pound civarında, ama Mayıs sonu ve Haziran sınavlar dolayısı ile kapalı. Kışın bedava. Punting için bilgi isteyenler buraya baksın: http://www.cambridgepunters.com/



Harita

12 Mayıs 2007 Cumartesi

Cambridge, İngiltere


Ne Zaman Gittik? Mayıs 2007

Neler Okuduk? 1209'da Oxford'dan kaçan öğrencilerin sığındığı Cambridge elbette üniversitesi ve ingilizce yayınları ile meşhur. Cam Nehri etrafında kurulan yarı-bağımsız kolejleri ünlü üniversiteyi oluşturmakta ve dünyanın çeşitli yerlerinden gelen öğrencilere ev sahipliği yapmakta. En önemlileri arasında, 100 yıldan fazla süren inşaatı ile King Koleji ve kilisesi, 1448'te kurulan ve ünlü matematik köprüsüne ev sahipliği yapan Queen Koleji, 13yy'da hastane olarak kullanılan ve 1511'de okula dönüştürülen St. John Koleji, öğrencileri arasında Isaac Newton (kapısındaki elma ağacının o ağaç olduğu söylentisi var), Lord Byron ve Prens Charles'in da bulunduğu Trinity Koleji, Oliver Cromwell'in başının nihayet bahçesine gömülerek huzura kavuştuğu Sydney-Sussex Koleji, Prens Edward'ın da eğitim gördüğü şehrin en eski koleji Jesus'u sayabiliriz.

Neler Gördük? Öğrencilerin büyük kısmını uzak doğuluların oluşturduğu şehirde bisikletsiz bir insan olmadığını gördük. Hatta bisikletleri kilitlemeyecek kadar güvenilir bir şehir. Alışveriş yerlerinin ve kafelerin çokluğu bizi şaşırtmadı. Kolejlerin arkasında yer alan nehir kenarında dolaşıp, punting (ayrıntısı Matematik Köprüsü ve The Backs isimli yazımızda) adı verilen sandalları gözlemledik. ODTÜ'nün bir şehir olmuş halini düşünün. Tabii sokaklarda tamıdıklarını gören insanların selamlaşmaları çok içtendi. Mezuniyet törenlerinden birine denk geldik ve sokakta gezerken de giydikleri beyaz kürklü mezuniyet kıyafetleri ile sanki tüm şehir mezun oluyor gibiydi.

Gideceklere Öneriler: Öğrenci olarak gidecekseniz harika bir kampüs diyebilirim. Londra merkeze trenle 1,5 saatte ulaşabilirsiniz. Turistlere ise önerebileceğimiz bir günde gezilebilecek bir yer olduğu. Fitzwilliam Müzesi, St Mary Kilisesi ve Botanik Bahçesini de gezmeniz faydanıza. Kolejler sınav zamanı turistik gezilere kapalı, Mayıs sonu ve Haziran başı. Diğer zamanlarda az bir ücret karşılığı gezmenize izin verilmekte. Şehir yürüyerek gezilebiliyor; ama en iyisi siz de bir bisiklet kiralayıp keyfini çıkarın.



8 Nisan 2007 Pazar

Canterbury Katedrali, Kent


Ne Zaman Gittik? Nisan 2007

Neler Okuduk? Unesco'nun dünya mirası olarak koruması altındaki Canterbury bölgesinde M.S 597 yılında St Augustine tarafından kurulan katedralın orijinali hala toprağın altında bulunmakta. 1067'deki yangından sonra yenilenen katedralin camları 12yy'dan kalma. Başpiskopos Thomas Becket öldürüldükten sonra tapınak haline gelmiş olan bu yerde Kral Henry IV ve eşinin de mezarlarının muhafaza edildiği bir hac yeri. Üstelik Ortaçağ'dan beri ülkenin en çok ziyaret edilen katedrallerinden biri.

Neler Gördük? Hem dikey gotik tarzda, hem de İngilizler tarafından inşa edilen ve hala ayakta duran ender yapılardan biri. Çok geniş bir alana yayılmış olması ve eski kalıntılarının bile bahçede korunması hoşumuza gitti. Çatısındaki yüzlerce kuşun aynı anda havalanıp tekrar konmasını görünce korku filmleri için mükemmel bir mekan dedik. Bizim gittiğimiz tarih Easter'a denk geldiği için daha çok ziyaretçisi vardı ve sürekli ayinler yapılmaktaydı. Bahçesine girer girmez mum kokusunu almamak imkansız.

Gideceklere Öneriler: Katedralin açık olduğu günleri ve saatleri kontrol etmeden gitmeyin. Bahçesinde oturup kuşları gözlemleyin. Merdivenlerinden çıkın, her odasına dalın, bakın. Bahçesindeki okulu gezin. Başpiskoposun öldürülmesi dahil, çeşitli hikayelerin anlatıldığı ve canlandırıldığı Canterbury Tales'e de mutlaka uğrayın. Canterbury Londra'ya göre çok değişik ve güzel bir kasaba, her sokağını dolaşın. Biz doyamadık ve ilgili yazısını da ekleyeceğiz en kısa zamanda.

Çok çok merak edenlere: http://www.canterbury-cathedral.org/

Harita

7 Nisan 2007 Cumartesi

Brighton İskelesi, Brighton


Ne Zaman Gittik? Nisan 2007

Neler Okuduk? Brighton Pier olarak bilinen 525m uzunluğundaki iskele şimdiye dek inşa edilmiş en iyi iskele olarak tarihe geçmiş. 1891 yılında orjinal Chain Pier yerine eğlence fuarı ve ticaret merkezi olarak açılmasına karar verilen yeni iskele 1896'da güçlü bir fırtınada yıkılmış. Mayıs 1899'da büyük kutlamalarla tekrar açılmış. Tiyatro ve konser salonları, lokantaları ve okuma salonları ile popülerliğini 1938'e kadar sürdürmüş. Savaş yıllarında geçici olarak kapatılan iskele, savaştan sonra faaliyetine devam etse de 1975 yılındaki güçlü fırtınada büyük zarar görmüş. 1984'te yeni sahibi tarafından restorasyonu yapılan Brighton Pier günümüzde lokanta ve dükkanları, oyun salonları ve uç kısmındaki lunaparkıyla hala popüler. West Pier olarak bilinen diğer iskele ise 2003'teki yangından beri kullanılmamakla birlikte hala iskeleti deniz üzerinde yer almakta.

Neler Gördük? İngiltere'de denizi ve güneşi aynı gün bulmanın keyfiyle kumsaldan faydalanıp yosun kokusunu içimize çektik. Tatil günü olması nedeniyle epey kalabalıktı. İskelenin 500 çalışanın üzerine bir de binlerce ziyaretçi eklenince iskele üzerinde itiş-kakış ilerleyebildik. Ortasındaki kapalı oyun ve eğlence salonunundan gençleri ve çocukları çıkarmak imkansız, oradan çıkarsanız bile uç kısımdaki lunaparktan kurtulamazsınız. Deniz üzerinde metrelerce yukarı çıkan salıncaklar ve ters dönen hızlı trenler aklımızı başımızdan aldı.

Gideceklere Öneriler: Havanın güzel olduğu bir günü seçin; ama cumartesi-pazara da denk getirmeseniz iyi olur. İskele karşısında tarihi fish&chips dükkanından balığınızı alıp sahilde piknik yapın. Yüksek kaldırımında (High Street) kafeleri, ara sokaklardaki pasajları ve biraz iç kısımdaki Royal Pavillion'u gezin. Cesaretiniz varsa lunaparkta tehlikeli oyuncaklara binin, tersiniz dönsün :)

14 Şubat 2007 Çarşamba

Britanya Müzesi, Londra


Ne Zaman Gittik? Şubat 2007

Neler Okuduk? The British Museum olarak bilinen müze, 1753 yılında sanata, bilime ve tarihe evrensel bilgiler sunmak üzere halka açılmış. Uluslararası alanda dünyanın ve farklı milletlerin miraslarını göstermesi burayı en çok tanınan ve gezilen müze yapmış. Yılda beş milyonun üzerinde ziyaretçisi var. Afrika, Amerika, Asya, Britanya, Mısır, Avrupa, Yunanistan, Japonya, Yakın Doğu, Pasifik ve Roma kültürlerinin geçmişten günümüze tarihleri farklı odalarında gösterilmekte. Ayrıca 350 bin kitap ve dergi barındıran kütüphanesi herkese açık da olsa kitap ödünç alınamıyor.

Neler Gördük? Bina tasarımı bizi büyüledi. Dünyanın çeşitli yerlerinden toplanan tarihi eserlerin buraya nasıl getirildiğini çözemedik. Dev tarihi sütunlar, el yazmaları, tarihin ilk haritaları, paha biçilmez mücevherler ve daha birçok şey sergileniyor. Eserlerin ve arşivlerin bunca yıldır korunması bizi hayrete düşürdü. Kendi ülkesinin bölümlerini gezen turistler bizden bunu da çalmış diye suçlamalarda bulunsalar da (biz dahil), kabahat çalanda değil koruyup sergilemeyende demekle yetiniyoruz.

Gideceklere Öneriler: Giriş ücreti alınmayan müzeyi birkaç güne bölerek gezmenizi tavsiye ederiz. Biz henüz bitiremedik :) Yemek-içmek için büyük bir lokanta, kafeteryalar ve piknik yeri bulunmakta. Ünlü eserlerin taklitlerini hediyelik eşya satan dükkanlarında bulabilirsiniz. Geçici projelere de ev sahipliği yaptığından şansınıza göre dünyanın ünlü sanatçılarının fotoğraflarını görebilir, söyleşilerine katılabilirsiniz. İşte size daha çok ayrıntı: http://www.thebritishmuseum.ac.uk/