Ne Zaman Gittik? En son Eylül 2010
Neler Okuduk? Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki kayıpları sonucu başlayan Balkan göçlerine dek Rum ağırlıklı nüfusu olan Çeşme’nin Alaçatı beldesi Rumların karşı adaya göçmeleri ve gelen müslüman Türkler’in Rumlar’ın boşattığı taş evlere yerleşmesiyle bugünkü halini aldı. İkinci dünya savaşına dek önemli bir ticaret limanı olan Alaçatı limanı, savaş sonrası kendi haline terkedildi. Şimdilerde ise sabit esen rüzgarı ile sörfçülerin buluşma noktası. 150 yıldır mimarisi, üzüm bağları ve değirmenleriyle bilinen Alaçatı son zamanlarda rüzgar sörfü ve tadı damağınızda kalacak kumrusu ile tanınmakta.
Neler Gördük? Alaçatı’ya son on senedir gitmeyenlerdenseniz gözlerinize inanamayacaksınız. Biraz Nevizade sokağı, biraz Yunan adalarının havası, İzmir’in sıcak halkı ve üzerine de bakımları yapılmış eski taş evleri dizdiniz mi, işte size her anından zevk alınacak bir yer. Sanırım yazmakla anlatılmayacak, görmeniz gerek. Bodrum, Kuşadası, Marmaris gibi önemli tatil merkezlerini turistlere kaptırdıktan sonra Alaçatı Avrupai görünümlü bir yerli malı. Eski yıkık dökük evleri yıkmadan, bakım ve onarımla ne kadar güzel bir yer yaratılabileceğinin kanıtı.
Neler Yedik? Alaçatı denince akla ilk gelen kumru olsa gerek. Hüseyin’den Şevki’ye ve daha birçok isme göre Kumru’cular dizilmiş Alaçatı ve Ilıca sokaklarına. Hergün yedim doyamadım tadına. Kafelerde taze limonatalar çeşit çeşit; isteyene lavantalı, isteyene güllü. Sakız Adası’nın yakında olmasından heralde sakızlı Türk kahvesi ve sakız likörü değişik tatlar denemek isteyenlere birebir.